23 Mayıs 2020 Cumartesi

KANADA’YA GİDİŞ MACERASI

Herkese Merhaba…

Yaklaşık 6 aydır Kanada’dayım. Sizlere buraya geliş hikayemden, o süreçteki endişelerimden biraz bahsetmek istiyorum bu yazımda. Belki benim durumumda olan kişilere bu yazdıklarım fikir verir diye düşündüm ve başladım yazmaya…

Biz British Columbia Bölgesindeki bir liman şehri olan Vancouver’dayız. Kanada’nın batısında yer alan Vancouver etnik ve dinsel çeşitlilik bakımından oldukça zengin bir yer. Dünya’nın en yaşanılabilir şehirleri sıralamasında ikinciliği almış. Bizler yüksek döviz kuru ile karşı karşıya olduğumuz için hayat burada bizler için oldukça pahalı hale geliyor.


Buraya 8 Aralık 2019’ da tam da Corona Virüs Salgını öncesi gelmek şans mıydı şanssızlık mıydı farklı açılardan değerlendirebilirim aslında. Ailelerimizden uzakta, ailelerimiz için endişelenerek, böyle bir salgının ortasında kalmak ve eve hapsolmuş olmak şanssızlık olarak değerlendirilebilir. Sonuçta ben 6 aydır buradayım ve yaklaşık 3.5 -4 aydır da virüs nedeniyle evdeyim. Virüsün bizi evlerimize hapsettiği bu günlerde bulunduğunuz yerin bir önemi kalmıyor, güvende olmak ve sağlıklı olmak dışında hiçbir şey önemli değil sizlerin de bildiği gibi. Ama herşeye rağmen nerde olursak olalım ailelerimiz sağlıklı ve bizler sağlıklıyız en önemlisi bu. Umarım tüm dünyayı etkisi altına alıp, artık salgın değil pandemi olarak nitelendirilen bu hastalığın aşısı bulunur da tüm dünya bu illet virüsten kurtulur.

Araştırmalarım sonucunda Ankara’dan Vancouver’a 2 aktarma ile giden THY uçağından bilet aldım. Diğer havayolu firmaları ile kıyaslandığında fiyat avantajına sahip olmasa da bagaj hakkı fazla olduğundan THY uçağını tercih etmiştim. Kanada’da kalış süremiz birkaç yıl olacağı için bagaj hakkı bizim için öncelikli konular arasındaydı. Vancouver’da yaşamanın maliyetli olacağını bildiğimden Türkiye’den getirebildiğim kadar eşyamı buraya getirmek benim için avantajlıydı.

Kıyafet, ayakkabı, kozmetik ürünler derken THY’nin Kanada uçuşu için sağladığı kişi başı 23+23 kg olmak üzere 2 yasal bagaj hakkı ile 8 kg kabin bagajı hakkını bir miktar geçerek valizlerimi hazırladım. Tabi kısaca valizimi hazırladım şeklinde yazılsa da ondan al ona geçir tart, sonra yine ondan ona geçir yine tart şeklinde saatler süren uğraşlardan bahsediyorum valiz hazırlama derken. Bir de bu hazırlığın tartma kısmı var ki o daha da vahim bir süreç. Kendin tartıl, valizi kucağına al tartıl, aradaki fark valizin ağırlığıdır şeklindeki tartma işlemleri sonucunda bel fıtığınız yoksa da hayırlı olsun artık var. Uzun süreli olarak bir yere gidiyorsanız ve kg sınırınız varsa valiz hazırlamak uçmaktan çok daha zor gerçekten. Saolsun kuzenim bu süreçte en büyük destekçimdi. Tüm bu valiz tartma işlemlerinden sonra kendisi bel fıtığı ile barışık bir hayat sürmeye çalışıyor. Şaka bir yana birkaç yıl kalacağınız bir yer için valiz hazırlamak oldukça zorlu bir süreçmiş.

Bu valiz hazırlama macerasının üzerinden 6 ay geçtikten sonra dönüp geriye baktığımda daha az kıyafet, ayakkabı getirseymişim iyi olurmuş diyorum. Çünkü gelirken yazlık kışlık ne var ne yok valize sığdırmaya çalışıyor insan. Ben deodoranttan tutun pamuğa kadar herşeyi getirmiştim ve onları getirdiğim için memnunum, böylece ilk etapta bu tip harcamalar yapmamıza gerek kalmadı. Ben hala Türkiye’den getirdiğim makyaj temizleme pamuğunu, göz makyaj temizleyiciyi, makyaj bazını v.s. kullanıyorum. Fakat şu bir gerçek ki yurt dışındaysanız kıyafetler, ayakkabılar daha çok dikkatinizi çekiyor ve almak istiyorsunuz. Başlarda ben de baya ayakkabı ve kıyafet aldım sonra baktım olacak gibi değil bu işe bir son verdim. Pandemi de beni destekledi ve mağazalar kapandı da alışveriş yapmaktan kurtuldum. Şaka bir yana yurt dışına uzun süreli gidiyorsanız giyeceğinizden emin olduğunuz birkaç parça eşya götürün. Yemeğe gidersek giyerim, spor yaparsak giyerim, şuraya gidersek giyerim, buraya gidersek giderim diye asla ama asla kıyafet ve ayakkabı hamallığı yapmayın. Çünkü almak istemeseniz bile gittiğiniz ülkede yenisiniz ve mutlaka heveslenip birşeyler alıyorsunuz.

Beni yolculuk süreciyle ilgili endişelendiren çok fazla konu vardı. Öncelikle iç hatlara mı gideceğim dış hatlara mı, valizlerimi birkaç kilo fazlayla kabul edecekler mi, İstanbul’daki bekleme süresi kısa acaba uçağa yetişebilecek miyim, iç hatlar dış hatlar arası mesafe ne kadardır, dış hatları kolay bulabilir miyim, Kanada gümrüğünden Montreal’de mi Vancouver’da mı geçeceğim, valizlerimi Montreal’de almam gerekecek mi, Montreal’de valizleri aldığımda hasar görmüş olursa ne yapacağım gibi gibi onlarca soru kafamda dönüp dolaşıyordu. Siz yaşadığım stresi kafamdaki soruların bir kısmından anlamışsınızdır. Ve sonunda yolculuk günü geldi çattı.

Vancouver yolculuğumun ilk ayağı 8 Aralık’ta Ankara Esenboğa Havalimanı (ESB) iç hatlar terminalinden kalkan THY uçağı ile önce İstanbul Yeni Havalimanı (IST)’na gidişimle başladı. Biletimi THY’dan Ankara-Vancouver şeklinde almıştım fakat ilk aktarma İstanbul’da olacağı için Ankara’dan uçağa bindiğim yer iç hatlar terminaliydi. İstanbul’a 1saat 30 dakikalık uçuşun ardından vardık. İstanbul Yeni Havalimanında 1 saat 55 dakikalık bekleme süresi vardı. Koştura koştura dış hatlara doğru gittim ve tüm işlemlerimi tamamlayıp uçağın kalkacağı kapıya vardım. İstanbul Havalimanı inanılmaz güzeldi ama uçağa yetişememe endişesiyle hiçbir mağazaya bakamadan hızlıca kapıya (gate) gitmiştim. Şimdi diyorum ki keşke durup bir iki fotoğraf çekip sizlerle de paylaşabilseydim. Gerçekten çok güzel, düzenli ve lüks görünüyordu İstanbul Havalimanı, bekleme süresi daha uzun olsaydı havaalanını turlamak keyifli olurdu. Uçuşunuzu planlarken, uçağınıza rahatça yetişmek ve havaalanını turlayabilmek için bekleme süresi biraz daha uzun uçuşları tercih edebilirsiniz.

Uçuşumun ikinci durağı olan Kanada Montreal’e gidecek uçağa rahat bir şekilde yetiştim ve 11 saat sürecek olan ikinci yolculuğum da başlamış oldu. İkinci aktarma Montreal–Pierre Elliott Trudeau Uluslararası Havalimanı (YUL)’dan yapılacaktı. Kah koltuğumda oturarak kah uçakta dolanarak geçen ve asla uyumayı beceremediğim 11 saatin ardından varış noktası olan Montreal–Pierre Elliott Trudeau Uluslararası Havalimanı (YUL)’ na geldik ve o da ne uçakta bir duyuru yapılıyordu. Aktarma yapacak yolcuların valizlerini alarak gümrükten geçmeleri gerekiyormuş.

Uzun kuyruklarda bekleyerek bir bilgisayara pasaportumu tarattım ve ekrandaki soruları yanıtladım. (valizinizde ilaç var mı, yiyecek var mı, burada kaç gün kalacaksınız tarzı sorular) Sonuçta beni çalışma iznimi alacağım kısma yönlendirdiler, belgelerimi teslim ettim ve beş dakika kadar bekledikten sonra çalışma iznimi aldım. Bu arada valizlerimi de aldım ve uçuşu THY adına yapacak olan Air Canada’nın valiz bandını sora sora bulup valizlerimi banda koydum. Ama endişelenmeye gerek yokmuş çünkü soru sorduğunuz herkes yabancı olduğunuzun farkında ve olabildiğince yardımcı olmaya çalışıyorlar.

Montreal’de 2 saat 10 dakikalık bekleme süresi vardı fakat bu koşturmacada sürenin çoğu geçmişti ve uçağa yetişmek için acele etmem gerekiyordu. Görevli de koşarak gidin uçağı kaçırmayın deyince ne yaptım ne ettim kan ter içinde uçağa yetiştim. Nefes nefese koltuğuma yerleştim. Artık yolculuğumun 5 saat 39 dakika sürecek olan üçüncü ve son aşaması da başlamıştı. Vancouver’ a vardığımda toplam 22 saat 14 dakikalık yolculuğum bitmişti. Artık yorgun düşmüş, ayakları şişmiş bir haldeydim ama herşeye rağmen sonraki günlerde hiç yolculuk yapmamış kadar rahattım ve jet lag olmadım o açıdan şanslıydım.

Unutmadan söyleyeyim onca saat uçuşun ardından valizleri kontrol etmek aklıma gelmedi fakat eve geldikten sonra gördüm ki valizlerden birinin kenarı dikiş yerinden patlamıştı. Valizleri kontrol etmeyi ihmal etmeyin. Vancouver’ı tanıma günlerimden de başka bir yazımda bahsederim zira bu yazı planladığımdan uzun oldu. Okuduğunuz için teşekkür ediyorum, bir sonraki paylaşımda görüşmek üzere…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder